18 Kasım 2014 Salı
KONU YOK
Yine de gönderilmesini ister misiniz?
Enter.
***
Evet, saçmalama seansım başlamıştır.
Shift + Delete. Enter.
***
Gözlerimle görüp ellerimle kovaladığım bazı gerçekler var. Bu yüzden düşünceme mi inanmalıyım eylemlerime mi bilmiyorum. Büyük ihtimalle kendi düşüncemin bile eyleminin ne olacağını bilmediğimden...
Şimdilik bu bol aralıklı yazım bir süre devam edecek. Pek sevmem aralık bırakarak yazmayı ama bu sefer böyle. Bu ara pek sevmediğim şeyleri yapmakla vakit geçiriyorum. Bir çeşit deney uyguluyorum bilinçaltım ve psikolojim üzerinde. Mesela telefonla uğraşmayı sevmediğim kadar çok elime alıyorum. Boş bulacağımı düşündüğünüz sohbetler içinde başrol oynuyorum.
Başrol demişken, bir filmden çıkınca "En sevdiğin karakter hangisiydi?" sorusuna genelde hep kimsenin seçmeyeceği karakteri seçerek yanıt veririm. Dolayısıyla başrol oyuncusu kendimi sevmiyorum.
Mesela Açlık Oyunları'nda Cinna'yı seviyordum. Öldü.
Böyle... Ben genellikle kaybedenleri seçiyorum. Kaybedenleri seviyorum. Kaybediyorum.
Hep en uzun şekilde anlatıyorum. Birkaç ay neredeyse hiç konuşmadım. O günlere dönmekten çok korkuyorum. Korkudan altına ettiğin zamanlar kadar korkuyorum. Bu yüzden beni tanımayanlar, yeterince tanımayanlar çok uzun ifadelerimle dalga geçebilirler. Beni gerçekten tanıyanların ise bunu şaka konusu yapsa bile gözlerinde şükür ki her zamanki gibi konuşuyor ifadesini görürüm. Bir elin parmaklarını geçmezler. Öyle de olmalı. İnsanın çok arkadaşı olmamalı. Kimileri sadece tanıdık kalmalı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)