16 Nisan 2016 yazsın yazının sonunda, şekil dursun diye öyle yaptım. Üf! Tamam, unuttum. Birkaç gün öncesinde Ankara'dan okuru canım Ece ve Roz ile konuşmuştuk ama sonra aklımdan çıkmış işte. Şimdi 19 numaralı otobüste ayakta yazıyorum. Amcanın biri "ayakta zor duruyor mini eteği ve topuklusuyla yine de telefon elinden düşmüyor" dercesine bana bakıyor. Bıkkın bir yüz ifadesiyle... Dudakları yukarı doğru büzüşük...
Neyse konu o değil. İndim zaten. Şimdi de yürürken telefona bakıyorum diye bakıyorlar. Ay! Düşüyorum..
Ben de onlardan oldum ama sebepsiz değil. Hayatımın dönüm noktası diyebilirim 2011 için. Var0lmayanlar'ı okuduğum için... Şu an kulaklıktan The Long Song, 'wake up' diye kulağıma doluyor.
Onun gibi şarkılara gönderme yapmadan duramıyorum. Zaten Doctor Who dizisini de ilk ondan duymuştum. Yazdıklarıyla düşünme biçimimi değiştirdiği (ya da daha da yön verdiği gibi diyelim) gibi bir diğer etkene de o sebep olmuştu. 2011... En sevdiğim yıldı. Var olduğunu bildiğim için mutluluk duyduğum ama aynı zamanda herkese bir hikaye gibi anlattığım adam.. Doğu Yücel. 15 Nisan doğum günüydü. Bu yüzden telefon bağımlısı gibi görünüyorum. İyi ki varsın.
O benim TARDIS'i olmayan Doctor'um.
Onun gemisi hayalgücü...
Hayalperestler yol arkadaşları...
Ve ...
"We don't walk away"