Bahar en sevdiğimiz mevsimdi, son olanı ama, soğuk olanı. İsminde yağmurun şeklini barındıran birinden başka ne beklerdiniz ki? Ve ayakları denizden çıkmayan bi adamdan, üstelik o yağmurun şekliyle söz içinde...
Sana söz yine baharlar gelecek
Yine de ışık olmalıydı. Karanlık ve puslu havanın bir tarafında görünmeliydi ki vapurumuz gökyüzünü ikiye ayırsın.
Sana söz ışık sönmeyecek
Ölümün olduğu yerde biz yokuz, bizim olduğumuz yerde ölüm yok. Boş verin amaan diyen düşünürü okumuştum yine geçen hafta ders notlarımda.
Ölüm yok ki tuana uyan
O zaman neden sürekli onu düşünüyoruz? Onu düşünmeyi neden bırakamıyoruz? Neden ölümden de onu yaşamaya cesaret etme fikrinden de korkuyoruz?
Şimdi yaşanacak
Şimdi ne yaşanacak? Bundandır belki gitmeyişimiz. Hayattan, bir yerden, birinden... Haksız çıkmayı istiyoruzdur bu defa, duvarların yıkıntısından kalan tozların ve moloz yığınının hayatımızda tekrar karşımıza çıkmayacağına olan inancı sağlayan güvenin sarsılmadığından emin olmak istiyoruzdur.
Ya da çok basittir belki. Gidemeyecek kadar tutunuyoruzdur. Tutunmaya devam edecek kadar seviyoruzdur. Hayatı, bir yeri, birini..
Söz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder