Kırılmak basit bir şey. Oysa 1) birini kırdığını anlamak 2) neden kırdığını anlamak ve 3) bunun aslında kırıldığı gibi bir şey olmadığını açıklamak yeterince zor olsa gerek ki insanlar genelde yapmayı tercih etmiyor. Aslında bunu yapmak güzel bir şey olmalı. İnsanın kendini rahat hissedebilmesi adına bir adım olarak düşünüldüğünde biraz bencilce olsa bile aslında bu düşüncenin ikinci neden (yani karşındakinin kırgınlığını geçirmek) ile eşanlı olarak düşünülen bir şey olduğunu tahmin etmek güç değil.
Birine bir soru yöneltmek de kimi zaman yukarıdaki üç maddeyi gerçekleştirmek için olsa bile bu da yanlış anlaşılabiliyor. O zaman elimizde kalan tek şey susmak oluyor. Daha fazla karıştırmamak için düğümü çözmeyi denemeyi bırakmak...
Bazen suskunlukların kendi suçunu anlamaktan mı, beni suçlu bulmaktan mı olduğunu bile anlayamıyorum. O kadar bulanığım ki hiçbir şeyden emin olamıyorum. Düşüncelerimi seçeneklerden birini eleyip gönderemiyorum bile. Tüm sorular boş kalıyor ve onları çözecek bir öğretmenim yok gibi hissediyorum.
Somut örnekler vermeden bir olay hakkındaki düşünceleri anlatmanın ne kadar zor olduğunu bilirsiniz, bir hukuk dersinde de değiliz. Üzgünüm. Zaten öyle uzun örnekleri sevmekten gitgide daha da uzaklaşıyorum. Kalplerimiz sevmek için yok mu? Neden bu kadar derinlemesine intikamcı olabiliyor? Cevap ilk kelime sanırım: kırıldığı için. Peki, ilk hangi kalp kırılmıştı? Sizce bunun tek bir yanıtı varsa bile cevabını verebilir miyiz? Bence hayır. Hiçbir şeyi tahmin edemezken, daha o üç maddeyi yapmayı bile akıl edemezken kimin ilk önce kırıldığını, olayın başının nereye dayandığını nasıl bilebiliriz ki?
Beni anlıyor musunuz? Anlaşılamamaktan o kadar korkuyorum ki. Sanırım farkında olmadan kırmaktan ve bu yüzden bana kızılmasından her gün biraz daha korkar oldum aylardır ve itiraf ediyorum: bu son cümleleri yazarken öyle bunalıyorum ki.
Bir kalp kırıldığında
Yolculuk başlar
Mavi renkten siyahlığa
Peki, hangi rengi kimin ilk tuvale attığını söyleyebilir misin?
Öyleyse bırakmalıyız kibiri. Hepimiz biraz daha gülümseyerek bakmalıyız eskisi gibi. Birini ilk gördüğümüz anda gördüğümüze sevinmeliyiz, en ufak bir hareketinin altında yatan nedenleri olumsuz bir şey için araştırmak yerine.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder